Hamilelik; anne karnında oluşan bebeğin, anne kanı ile bağlantılı şekilde büyüyüp gelişmesi ve kendi başına yaşayabilecek haline gelmesiyle, anne vücudundan ayrılıp dünyaya gelmesiyle son bulan bir süreçtir. 

Bu süreçte bebek, anne kanından, kendi vücudunun ihtiyaçlarını karşılar. Ancak bu alım seçici bir alım değildir. Yani anne, vücuduna aldığı her maddeyi, bebeğe de ikram etmiş olur. Haliyle bebek ne alacağına karar vermez, annenin ilettiği her şeyi alır. 

Genel olarak bu aşamada besin maddeleri, vitamin ve mineral alımlarından bahsedilir. Ancak bebeğin aldığı bu kadarla sınırlı değildir. Bebek, annesinden zararlı materyalleri de alır. Uyuşturucu madde de bunlardan biridir. Bebek kordonu, bunun zararlı olup olmadığı, alınıp alınmayacağı kararını veremez ve anne kanında olduğu gibi, bebek kanına da geçer. Bu maddeler bağımlılık yapıcı olduğundan, bebek devamlı olarak bu maddeyi anne karnında alır. 

Dünyaya geldiğinde de, maddenin yoksunluğunu yaşar. Bu sebeple rahatsızlıklar meyadana gelir. 

Hamilelik boyunca alınan uyuşturucu maddeler, anneyle birlikte bebeği de etkiler ve bebekte sekonder bağımlılığa neden olur. Böyle bir hamilelik sürecinden sonra yeni doğan bebekte aşırı sinirsel tepkiler, kusma, titreme, ishal gibi uyuşturucu madde yoksunluğunda görülen tipik belirtiler gözlenir. Bu durum, neonatal yoksunluk sendromu olarak adlandırılmaktadır. Uyuşturucu kullanımının artışı, neonatal yoksunluk sendromunun artışına da neden olmaktadır. 

Hatta anne, emzirme sürecinde de bu maddeleri almaya devam ediyorsa, bu daha büyük bir tehlikedir. Çünkü bebek vücudu artık buna tamamen alışmakta ve pratik hayatta da bunu arzulamaktadır. 

Böylece uyuşturucu madde bağımlılığı nesilden nesile devam ediyor demek hiç yanlış bir tabir değildir. Bu sebeple her anne adayı, beslenmesine dikkat ederken sadece sağlıklı besinler yemeye değil, sağlıksız olan herşeyden de uzak kalmaya dikkat etmelidir.