Diyabet, Obezite, Hipertansiyon ve Covid-19

Yayın Tarihi : 2020/04/18 21:37 • Güncelleme Tarihi : 2020/04/19 18:21 • Yazar: Prof. Dr. Mustafa Cesur

Türkiye Diyabet Derneği Başkanı Prof.Dr.Mustafa Cesur, diyabet, obezite, hipertansiyon ve Covid-19 virüs enfeksiyonu ilişkisine dair görüşlerini Tahlil.com okurları için paylaştı. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı Prof.Dr.Mustafa Cesur'un yazısını ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

 

 

 

Diyabet, Obezite, Hipertansiyon ve Covid-19

Covid-19 (Coronavirus disease 2019) adıyla bilinen yeni tip korona virüs dünyada ilk olarak 27 Aralık 2019’da Çin’in Hubei eyaletine bağlı Vuhan kentindeki bir balık pazarından ortaya çıktı. Aslında korona virüsler yaklaşık yüzyıldır bilinen ve insanlarda ve hayvanlarda hastalığa neden olabilen, görece olarak pek de yeni olmayan virüslerdir.

Sağlıklı insanlarda soğuk algınlığına neden olan dört farklı korona virus (229E, OC43, NL63, HJU1) daha önce tanımlanmıştır. Ancak bunlar basit mevsimsel üst solunum yolları hastalıkları şeklinde kendini göstermektedir. Bunların dışında ölümcül hastalık yapabilen zoonotik yani hayvanlarla ilişkili korona virüsler de daha önce 2 kez tespit edilmişti ve dünyada pandemiye yol açmıştı; SARS-CoV (Severe Acute Respiratory Syndrome) MERS-CoV (Middle East Respiratory Syndrome). İnsana bulaşma SARS’da misk kedilerinden, MERS’de deveden olmuştu. Covid-19’da ise insana ilk bulaşma yarasadan olmuş, daha sonra insandan insana da bulaşma başlamıştır.

Covid-19 özellikle bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen faktörlere sahip olan bireylerde kolayca bulaşabilmekte ve daha ağır ve ölümcül seyredebilmektedir. Kronik hastalıkların varlığı da ağır Covid-19 enfeksiyonu geçirmek için risk yaratmaktadır. Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon mevcut bireyler korona virüs açısından dezavantajlı gruplar arasında bulunmaktadır. Ülkemizde korona virüs salgınının varlığını hissettirdiği şu günlerde bu gibi kronik hastalığı olan bireylerin ne gibi önlemler almaları konusunda uyarılarda bulunmak istedim.

Türkiye’de 10 Mart 2020’de ilk korona virüs olgusunun görülmesinin üzerinden 40 gün, ilk ölüm olayının gerçekleşmesinin üzerinden de 33 gün geçti. Salgının yayılmasının önlenmesinde sosyal izolasyon çok önemli. “Evde Kal” diye bilinen bir kampanya var ve ben de bu kampanyayı desteklemekteyim. Ancak devamlı evde kalındığı zaman kronik hastalıklar için ek zorluklar ortaya çıkabilmekte, bunu da göz ardı etmemeliyiz.

Diyabetik bireylerin immün sistemleri diyabetin kronik maruziyetinden dolayı hastalıktan etkilenmiş olabilir ve henüz insan vücuduna yabancı Covid-19 diyabetiklerde daha olumsuz seyredebilir. Obezite de farklı sistemleri olumsuz etkileyeceği için obezite mevcut bireylerde Covid-19 enfeksiyonu diğer bireylere göre daha şiddetli klinik seyir gösterme eğilimindedir.

Hipertansiyon ise ölümcül seyreden olgularda en sık eşlik eden kronik hastalık konumundadır. Anjiotensin converting enzim (ACE) akciğerlerde bulunan bir enzimdir ve anjiotensin 1’i en güçlü vazokonstriktör yani damar daraltıcı madde olan Anjiotensin 2’ye dönüştürür. İki tane reseptörü vardır ve etkisini bu reseptörlerle gösterir. Covid-19 ACE2 reseptörüne tutunarak hücre içine girer. Özellikle kalp kasında kalınlaşmaya yol açan ciddi hipertansiyon varsa veya diyabeti olan hipertansiyonlular ACE reseptörünü etkileyen ilaçlardan kullanıyorsa bu reseptörlerde artış olmaktadır. Bu nedenle hipertansiyonun akciğeri tutan olgularda olumsuz etki yaratabileceği düşünülmektedir.

Bu nedenlerden dolayı bu grup bireylerin evlerinden çıkmamaları, sosyal ortamlarda bulunmamaları, çok gerekli olmadıkça seyahat etmemeleri, misafir kabul etme - misafirliğe gitme gibi dışarı ile teması artıracak ziyaretlerde bulunmamaları gereklilik arz etmektedir.

Bunun nedeni virüse maruz kalındığında virüs çok daha hızlı yayılmakta ve çok daha ciddi enfeksiyona yol açmaktadır. Virüsün en önemli bulaş yolu elle temastır. Ne kadar dış ortama çıkılırsa bu temas daha fazla olur. Çünkü virüs yüzeylerde uzun süre canlı kalıyor ve elle o yüzeyi tuttuğumuzda bulaşma riski çok artıyor. Tabi yakın temas yapıldığında solunum yoluyla da bulaşabiliyor.

Diyabetliler dışarı çıktıkları zaman mutlaka ellerini sabunlu suyla yıkamalı. Çünkü sabun virüsü parçalıyor ve etkisizleştiriyor veya küçük el dezenfektanlarını veya kolonyayı yanlarında taşıyabilirler ve her temasta temas edilen bölgeyi dezenfekte edebilirler.

Evde kalırken de komşu ziyareti yapmak doğru değil, çünkü farklı ortamdan gelen bir kişi virüsü taşıyabilir. Market alışverişlerinde de paketlerin virüs taşıyıcısı olabileceği akıldan çıkmamalı ve buna göre önlem alınmalıdır. Özellikle alınan ürünler sabunla yıkanabilir veya dezenfekte edilebilir, bu nedenle paketli maddeler tercih edilmelidir.

Evde kalırken mevcut beslenme tedavisine devam edilmeli, sağlıklı beslenmeyi elden bırakmamalıyız. Bu arada atıştırmaların sıklığını artırıp fazladan kalori almamaya özen göstermeliyiz. İşlenmiş karbonhidratların metabolizma için ekstra yük getirdiğini, gerek diyabet, gerekse obezite için risk oluşturduğunu unutmamalıyız. Tansiyonun düzenli gitmesi için de aşırı tuz tüketiminden kaçınmalıyız.

Fizik egzersiz konusu da pas geçilmemeli. Özellikle hastalarımız yürüyüşe çıkabilir miyiz diye soruyor. Mutlaka yürüyüş yapılmalı ancak sonrasında eller eve gelince iyice yıkanmalı. Eğer sokağa çıkma yasağı varsa evde egzersiz yapılmalı. Bu yürüme bandı veya benzeri bir alet varsa aletle yapılabilir. Yoksa ev içinde kısa yürüyüşler şeklinde olabilir. Hiç yapılamıyorsa yemeklerden sonra günde 3 kez 15’er dakika olacak şekilde ev içinde koridordan koridora yürüyüş yapılabilir.

Diyabet kronik bir hastalık olduğu için periyodik kontrolleri önemlidir. Ancak bu dönemde rutin 3 aylık-6 aylık periyodik kontrollerin ertelenmesini öneriyoruz. Salgının hızı kırılana dek mümkün mertebe sağlık kuruluşlarına gelmemek daha uygun olacaktır. Zira sağlık kuruluşları korona virüsün potansiyel olarak daha yoğun olduğu ortamlardır. Diyabetli bireylerin rutin kan şekeri takiplerini evde kendi kendilerine yapacakları ölçümlerle sürdürmeleri uygundur. Ancak çok yüksek veya çok düşük değerler varsa, yani diyabet ayarı bozulmuşsa takip eden doktorlarıyla iletişime geçmeleri iyi olur. Gerekirse veya acil durum varlığında sağlık kuruluşlarına gelmek akılcı görünmektedir.

Zaten ilaç temini gibi konularda raporlu ilaçlar eczanelerden reçete olmadan alınabileceği için kronik hastalık mevcut bireylerin, bu konu ile ilgili olarak sağlık kuruluşlarına başvurmaları da gerekmiyor. Bu arada önemli bir husus; kronik hastalıklara ait ilaçların rapor süresi bittiyse hastalarımız telaşlanmasın, raporlar otomatik olarak 3 ay uzatılmış durumda. Bunun için de hastanelere rapor yeniletmek amacıyla başvurmak gerekmiyor.

Bu süreçte ilaç tedavilerinde herhangi bir değişiklik önermiyoruz. Ancak Covid-19 hastalığına yakalanan diyabetiklerde, hele ki akciğer tutulumu varsa insülin tedavisine geçmek en doğru seçim olmakta. Ancak hafif olgularda tedavi değişikliği yapılmayabilir. Ayrıca insülin tedavisinin hastayla teması artırabileceği riskini de göz ardı etmemelidir. Covid-19 varlığında diyabet ve obezite tedavisinde kullanılan Glukagon Like Peptid-1 (GLP-1) agonistlerinin kesilmesi önerilmemektedir. Özellikle kronik obstruktif akciğer hastalıklarında GLP-1 agonistlerinin olumlu etkilerinin olması Covid-19’a bağlı akciğer tutulumu olmuşsa GLP-1 agonistlerinin potansiyel olumlu etki yapabileceği hipotezini doğurmuştur. Böyle bir durum varlığında mutlaka doktor kontrolünde diyabetin yönetilmesi yapılmalıdır.

Enfeksiyon süresince hem tip 1 diyabetiklerde, hem de tip 2 diyabetiklerde ketoasidoz sıklığı artmaktadır. ağızdan antidiyabetiklerden SGLT2 (sodyum glukoz ko-transporter-2) inhibitörleri ketoasidoz riskini artırabilen ilaçlardır ve bu nedenle enfeksiyon varlığında SGLT2 inhibitörleri kesilmelidirler. Metformin ile ilgili olarak da doku hipoksisi durumunda laktik asidoz riski bulunmaktadır. Enfeksiyon hızlı kötüleşme eğiliminde olduğu için Covid-19 (+) olan durumlarda enfeksiyonun ağır olup olmadığına bakılmaksızın Metformin tedavisi sonlandırılmalıdır. DPP-4 (Dipeptidilpeptidaz-4) inhibitörleri için de potansiyel bir risk vardır. DPP-4, bazı virüslerin hücre içine girişi için bir reseptördür. Bu durum henüz Covid-19 için gösterilmemiştir, ancak olma ihtimali vardır ve bu grup ilaçları kullanan diyabetik bireylerde enfeksiyon gelişirse ilaç kesilmesi önerilmektedir. Ancak son dönemde akciğer tutulumunda potansiyel olumlu etkileri olabileceği belirtilmektedir, tedavide bu durum da göz önünde bulundurulmalıdır. Pioglitazon sıvı tutulumuna yol açıp kalp yetmezliği gelişimi riskini artırabileceği için enfeksiyon geliştiği andan itibaren kullanılmamalıdır. Sulfonilüre grubu ilaçlar da enfeksiyon varlığında uzamış hipoglisemi riski nedeniyle kullanılmamalıdır, eğer diyabetik birey sulfonilüre kullanıyorsa ilaç kesilip insülin tedavisine geçilmelidir. Covid-19 tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir sıtma ilacı olan hidroksiklorokin de hipoglisemiye yol açmaktadır. Bunu da tedavi sırasında göz ardı etmemek lazımdır.

Son olarak antihipertansif ilaç rejimlerinde değişiklik önerilmemektedir. ACE2 reseptörünü etkileyen ACE inhibitörleri ve Anjiotensin reseptör blokerlerinin enfeksiyon öncesinde veya sırasında kesilmesi önerilmemektedir. Yine de tansiyon tedavisinin bireysel olarak değerlendirilmesi uygundur.

Herşeye rağmen iyi ruh halimizi korumak belki de en önemlisi. Covid-19 için yapılan tüm önerilere harfiyen uyalım, ama bunu yaparken iyi ruh halimizi de koruyalım. Hepimize sağlıklı günler diliyorum.

Prof.Dr.Mustafa Cesur
Türkiye Diyabet Derneği Başkanı

 

Bu konuya dair bir sorunuz varsa siz de uzmanlarımıza 7/24 Soru sorabilirsiniz.Soru sormak için tıklayın.



Yorumlar

Yorum
?