Duygularımın Kökeni

Yayın Tarihi : 2017/11/14 18:24 • Güncelleme Tarihi : 2017/11/14 18:24 •
“Neden yaşadığım olaylara karşı bu kadar stresli tepkiler veriyorum?Niçin bu kadar öfkeleniyorum? Bu kadar korku, kaygı dolu olmam normal mi? Tüm bunları bir tek ben mi yaşıyorum?”Bu soruları cevaplayabilmek için ilk olarak emosyon kavramının anlaşılması gerekmektedir
Duygularımın Kökeni

“Neden yaşadığım olaylara karşı bu kadar stresli tepkiler veriyorum?Niçin bu kadar öfkeleniyorum? Bu kadar korku, kaygı dolu olmam normal mi? Tüm bunları bir tek ben mi yaşıyorum?”
Bu soruları cevaplayabilmek için ilk olarak emosyon kavramının anlaşılması gerekmektedir. Bu kelimenin kökeni Latince olup “dışarı çıkmak” veya uyarmak anlamına gelmektedir.  Emosyon yaşanılan olaya veya zihindeki düşünceye karşılık olarak vücudun iç ortamının değişmesi ve bir davranışsal cevabın oluşmasıdır. “Hayatta kalmak üzere programlanmış davranış kalıpları” olarak da tanımlanan emosyonun sahnesi vücuttur. Emosyonlarımız şu şekilde sıralanmaktadır: MutlulukÜzüntüÖfkeKorkuTiksinmeŞaşkınlık Ormanda yürüyüşe çıktınız, ağaçların arasında yürürken uzun bir varlığın arkanızdan geçtiğini fark ettiniz. Karmaşık bir değerlendirmeye gitmeden bu varlığın yılan olduğunu düşünüp ona uygun bir tepki verdiyseniz; limbik sisteminiz devrede ve sinir sisteminiz sağlıklı bir şekilde çalışıyor demektir. 
Sinir sisteminin bir ögesi olan limbik sistem içsel ve dışsal yaşantılardan alınan uyaranları birleştirme, organize etme yeteneğine sahiptir. Emosyonların kontrolünü sağlar. Kişilik özellikleri, bellek, açlık ve susuzluk, kimyasal denge, kan basıncı, hormon salgılama, koklama hissi ve bağlanma ihtiyacının kaynağıdır, ayrıca dış ortamda meydana gelen değişikliklere vücudun daha rahat uyum sağlamasına yardımcı olur. 
“Nasıl öfkelendiğimi anlayamıyorum”“Korktuğum zaman kalbimin çarpmasını durduramıyorum.”
Emosyonel tepkiler otomatik, hızlı, istemsiz süreçler sonucu ortaya çıkar.  Limbik sistemin kontrolündeki emosyonların fizyolojik uyumsuzluk şeklinde ortaya çıkması normaldir. Örneğin kaygı düzeyi yüksek bir bireyin kalbinin hızla çarpması otomatikleşmiş emosyonel bir tepkidir.  Bu emosyon bir anda, otomatik bir şekilde ortaya çıktığı için bireyin anlam verememesi beklenen bir durumdur. Bunun vücudun sunduğu emosyonel bir tepki olduğu bilinmediğinde zihin, bu otomatik tepkiye anlam vermek ister. Bu anlam verme sürecinin “kalp krizi geçiriyorum” gibi işlevsiz bir düşünce ile açıklanması ruhsal hastalıklara davetiye çıkarır.
“Öfkelendiğim zaman beni öfkelendiren şeyi düşünmeden yapamıyorum.”
 Emosyonların ortaya çıkmasıyla dikkat artar ve zihin bir büyüteç gibi çalışmaya başlar. Öfke yaratan durum büyütece takılır. Zihnin seçiciliği devreye girer ve birey öfkelendiği olaydan başka bir şey düşünemez hale gelir. Sonraki süreçte emosyonlara anlamlar yüklenir ve duygular kendini göstermeye başlar. Duygular emosyonların bilinç yüklenmiş halleridir. Yani emosyonlardan duygulara geçişte dikkat çeken nokta duygularda bilinçlilik halinin olmasıdır. 
Duygularımızı emosyonlarımızdan ayırt etmek oldukça güçtür. Öfke duygusu yaşamadan önce bir öfke emosyonu yaşarız. Bu ayrımın farkına varmak vücudumuzun ve zihnimizin işleyişini anlamak için ilk ve en önemli adımdır. 
Sonuç olarak emosyonlarımız hayatımızı devam ettiren güç kaynaklarımızdır. Onlara yüklenen anlamı belirleyen bireyin kendisi ise değişimi dışarıda değil zihinsel süreçlerimizde aramak çözümün kapısını aralayacaktır. 


Bu konuya dair bir sorunuz varsa siz de uzmanlarımıza 7/24 Soru sorabilirsiniz.Soru sormak için tıklayın.



Yorumlar

Yorum
?